Bu sabah ne için uyandınız?
Sorularla dolu bir başlangıç olduğunun farkındayız. Ama sorular iyidir. Yanıt buldukça, farkındalık katsayısı artar insanın. Farkında olmak ise, kendinizi keşfetmenin özüdür. En önemlisi de mutlu olabilmenin… Öyleyse şimdi bir soru daha geliyor: ‘Siz kimsiniz?’ Belki bunu kim bilir kaç kere düşündünüz… Belki de aklınıza bile gelmedi, ‘ben kimim?’ demek! Haydi biraz düşünün o zaman şimdi. Dııııtttttt! Hayır yanlış cevap; x’in annesi ya da y’nin eşi yanıtı yanlış. Öğretmen, bankacı ya da muhasebeci olmanız da önemsiz. Türk, Kürt, Çerkez mi dediniz? Boş versenize; bu da tam olarak ‘bahsettiğimiz’ siz değilsiniz. Geriye kalan bir yanıtınız yok mu buna? Öyleyse diğer sorumuz geliyor. Hayatınızda bir şeylerin eksik olduğunu düşünüyor musunuz? Yapıyorsunuz, ediyorsunuz, başarıyorsunuz, kendinizi geliştiriyorsunuz, aslında sanki yolunda olmayan bir şey yok gibi… Ama bir gün kalkıyorsunuz, içinizde bir huzursuzluk. Bir eksiklik hissi. Bir boşluk! Nedir buna neden olan peki? Her birimizi mutlu eden pek çok etken var hayatta. Ve elbette mutsuz eden. Şu anda mutlu musunuz, değil misiniz bilemiyorum ama şunu çevremdeki pek çok insanın davranışlarından hissediyorum. Kariyerinde belli bir yere gelenler de, para sorunu olmayanlar da, ilişkisi olanlar da, evlenip hatta çocuk yapanlar da; herkes ama herkes bir şekilde hayatının bir döneminde (belki de genelinde) bir boşluğa düşüyor. Çünkü ne için yaşadıklarının, gerçekten ne yapmak istediklerinin ya da nereye varmak istediklerinin farkında değiller. Belki günlük hırslar belki de stresli yaşam içinde kayboluyorlar. Peki ya siz? Ve şimdi sıradaki soru geliyor: Sabah ne için kalkıyorsunuz? Bunu neden soruyoruz biliyor musunuz; çünkü hayatınızda bir şeylerin eksik olduğunu düşünüyorsanız, belki de eksikliği yanlış yerde arıyorsunuz. Yaşam amacınız; evet evet yaşama amacınızı keşfetmek, hayatınızda eksik kalan nokta olabilir mi? Anlamlı bir hayat! Ne demek istediğimizi şöyle anlatalım. Sabah kalktınız. Güne nasıl başlarsınız? Elinizi yüzünüzü yıkayarak mı? Hemen elinize telefonu alıp sosyal medyaya dalarak mı? Japonlara göre herkesin hayatta gizli bir ikigai’si var. Yani bir yaşam amacı. Diğer yandan buna hayattan keyif alma nedeni de diyebiliriz. Bu yaşam amacı da sabahları ne için kalktığınızla doğru orantılı; hatta ta kendisi! Hayattaki yaşam amacını bulmak ise insana kendini tanıma fırsatı, tatmin olma ve hayatın anlamını yakalama şansını getiriyor. Bu da huzurlu, anlamlı ve ‘gerçek’ bir hayatın temeli değil mi? Peki nasıl bulunacak bu yaşam amacı ve nasıl çıkacak karanlıklar aydınlı a? İkigai’nin ne anlama geldiğini anlamak için mini bir hikaye ile devam edelim. Yazının başında ‘siz kimsiniz?’ diye sorduk ya hani, işte o sorularla ilgili hikayenin özü de. Osaka’nın dışında küçük bir köyde, bir kadın komaya girmiş ve ölmek üzereymiş. Aniden gökyüzüne yükseldiğini hissetmiş ve bir sesin ona sorular sormaya başladığını duymuş. Ses ‘Sen kimsin?’ diye sormuş. ‘Belediye başkanının karısıyım’ diye yanıtlamış kadın. Ses, ‘Sana kimin karısı olduğunu sormuyorum; kimsin sen?’ diye tekrar sormuş. ‘Dört çocuğumun annesiyim’ demiş kadın bu kez. Kimin annesi olduğunu sormadım, ‘Sen kimsin?’ demiş tekrar ses. ‘Öğretmenim’ demiş bu kez kadın. Senin mesleğini sormuyorum, ‘Sen kimsin?’ demiş ses. Ve bu şekilde devam etmiş sorular. Ne dediyse kadın, tatmin edici bir yanıt alamamış ses. ‘Sen kimsin?’, ‘Ben Şinto’yum’ diye devam etmiş konuşma. ‘Senin dinini sormadım, kimsin sen?’ diye sormuş tekrar ses. Bu böyle devam ede ede sonunda şu yanıta ulaşmışlar: ‘Her sabah ailesiyle ilgilenmek için kalkan ve okulumdaki çocukların genç beyinlerini anlamlı şekilde besleyen biriyim.” Bu yanıtla sınavı geçmiş kadın. Evet yanıt bu kadar basit, kolay ve netmiş aslında. Ve dünyaya geri yollanmış. Ertesi gün güneş doğarken kalkmış ve içinde, derinlerde yaşamak için bir anlam hissetmiş kadın. Çocuklarının kahvaltısını hazırlamış ve okuldaki çocuklar için eğlenceli bir ders programı planlamış. Kadın, ikigai’sini keşfetmiş. İkigai’yi, yaşam amacını bulmanın bir yandan birilerine faydalı olmak anlamına geldiği de önemli noktalardan biri tabii ki. Mutluluk ve yaşam amacı konusunda araştırmalar ve çalışmalar yapan Değişim ve Yönetici Koçu Dr. Ebru Nurluoğlu da; “Mutluluktan daha kıymetli bulduğum şey ‘anlamlı bir hayata sahip’ olmak” diyor ve ekliyor: “Hayat amacını biliyor olmak ve bu amaca tutunarak ilerlemek kişiye ayrı bir doyum verir. Çünkü yaptıklarının kendisini heyecanlandırıyor ve istediği bir amaca hizmet ediyor olması kişiyi motive eder. Bu hayat amacı için gerçekleşen her olumlu harekette insan başka bir başarı ile karşılaştırılamayacak tatminkarlıkta manevi doyum hisseder. Bence yaşam amacının bilincinde olan insanlar yaşama daha sıkı sıkıya tutunur. Yaşam amacı hayata anlam yüklemektir; bu dünyadaki varlığımızın olası etkilerinin sorumluluğunu almaktır. Tüm bunlar da hareketlerimizi misyonumuz yönünde bilinçli seçmeyi gerektirir” diyor ve yaşam amacını bilmek ya da bu bilinçle hareket etmenin insan hayatını temelde iki yönde etkilediğinden bahsediyor. Güzel günlerde ve zor günlerde. Güzel günlerde insanın bu günleri daha içine sindirmesine hatta günlerini anlamlı yaşayarak olağan bir günü bile güzel bir güne çevirmesine yardımcı oluyor. Diğer yandan yaşam amacını bilmek kişiye zorluklar karşısında mücadele gücü ve dayanıklılık veriyor.
Bir amaç için yaşıyor olmak…
Herkesin gizli bir ikigai’si olduğuna inanan Japonlar, bunu bulabilmenin de kendinle ilgili derin ve geniş bir araştırmaya işaret ettiğini düşünüyor. Bu araştırma çok önemli çünkü birinin ikigai’sini keşfetmesi demek hayatın anlamını keşfetmesi anlamına geliyor. Bir yandan da ideal kariyer yolunu araştırmanın filozofik bir yolu bu. İdeal kariyer yolunu araştırmak, derin ve uzun bir yol, ama bulabilmek tahmin edersiniz ki, ruh halini iyileştiren en önemli şeylerden biri. Peki neden bu kadar önemli insanın yaşam amacını bulması? Değişim ve Yönetici Koçu Dr. Ebru Nurluoğlu; “Benim gözlemlediğim kadarı ile mutlu olan ve eden insanların ortak özellikleri bir yaşam amaçlarının olması: Bu insanların ölmeden önce neler yapmak istedikleri hakkında bir fikirleri var. Çoğu, yaşam amacının ne olduğunu biliyor. Değerleri ve hedefleri amaç için yaşıyor olmanın hayatlarını daha yaşanır ve daha mutlu kıldığını düşünüyorlar. İnandıkları doğrularla çelişmeyecek biçimde yaşamak onları huzurlu kılıyor. Değerleri ve yaşam amaçları göz önüne alındığında o yolda istikrarlı bir tarzda ilerliyorlar. Yaşam amaçlarına hizmet edeceğine kanaat getirmişlerse zor bir işte çalışmayı bile memnuniyetle kabulleniyorlar.